Saray'ı yargılayacak cesur bir tiyatro aranıyor! 2015-11-23 09:07:52 DENİZ NAZLIM ANKARA (DİHA) - Gazeteci-yazar Ahmet Abakay'ın bir tiyatro oyunu formatında kaleme alınan "Devr-i Sultan" kitabı çıktı. Türkiye'de halklara dayatılan savaş, katliam ve hırsızlıkları "halk mahkemesinde" yargılayan Abakay, "Sultanistan Gezegeni"nde "Başkan" ve yandaşlarının işledikleri suçları yargılayan hikâyesini seyirciyle buluşturacak "cesur bir tiyatro" arıyor. Gazeteci-yazar Ahmet Abakay'ın yeni kitabı "Devr-i Sultan" Yazılama Yayınevi'nden çıktı. Bugün raflarda yerini alacak olan kitap, Abakay'ın beşinci kitabı ve "oyun" formatında kaleme alındı. Oyununu 2 perde ve 6 sahneyle kurgulayan yazar, "Dünyaya milyonlarca kilometre uzaklıkta" diye tarif ettiği "Sultanistan" adlı bir gezegende geçen olaylar dizisi ile "Başkan" ve "Sanık Levent" karakterleri üzerinden günümüzde AKP ve Saray eliyle Türkiye halklarına yaşatılan savaş, katliam ve hırsızlık dolu zamanları okuyucuya anlatıyor. Yazar Abakay, günümüzün Türkiye'sinden farklı olarak oyunun finalinde bir gelecek tahavvül ediyor ve daha kim oldukları kitabın başında aklımızda canlanan "Başkan" ve "Sanık Levent" karakterlerini halk mahkemesinde yargılıyor. 'Yıllar sonra unutulmaması için yazıldı' Kitabının ön sözünde oyununu, "Aslında bu bir oyun değil. Bu, bir ülkedeki zalimliğin, hukuksuzluğun öyküsü" diye tanımlayan yazar Abakay, "Bu kitap, ülkemizde kâbus yaşatanların, bugün ve yıllar sonra unutulmaması için yazıldı" diyor. 'Sonunda IŞİD durağında konaklamışlar…' Yazar oyunun ilk perdesinde hikâyenin geçtiği "Sultanistan Gezegeni"nde "Başkan" ve yandaşlarının işledikleri suçları şu ifadelerle anlatıyor ve ardından gelen sahnelerle birlikte okuyucu artık imha ve inkâr politikalarının esas alındığı ülkesinin savaş ve katliam dolu günlerinde oyunun bir parçası oluyor ve sürükleyici "hikâye"de yerini alıyor: "'Bende sizdenim' demiş ve iktidar olmuş. İktidara gelince hep birlikte hazine dairesine koşmuşlar, orada toplanan halkın milyarca milyarını çuvallarla evlerine, zulalarına taşımışlar… Yargıyı da kendirline bağlayınca artık kimse onlara dokunamaz olmuş… Komşu ülkede iç savaşı kışkırtmışlar. Masum insanların kafasını kesen dinci terör örgütlerine silah, militan yardımında bulunmuşlar… Sonunda çeteleşmişler, yaptırdıkları kaçak yapılara, dev saraylarla yerleşmişler… 'Paralelli, terelelli' kavgasına tutuşmuşlar. Birbirlerinin inine girmişler… Her kılığı girmişler. Sonunda IŞİD durağında konuklamışlar… Ama sonunda yakayı ele vermişler. Halk onları bir sille ile devirmiş. Halk mahkemesine çıkartmışlar…" Hayal ürünü! Yazar, Türkiye'nin 2002-2015 yılları arasında yaşananları özetlediği ilk perdede, her muhalifin insanın fişlendiğini, gözaltına alıp tutuklandığı ve yaşamın devlet tarafından tehlike altına sokulduğu günümüzün Türkiye'sine ithafen, ironik bir dille, "Burada anlatılanların bu dünyayla bu dünyada yaşananlara hiçbir ilgisi yoktur. Tüm olaylar ve kişiler hayal ürünüdür" demeyi de ihmal etmiyor. Halk yargılıyor Ardından gelen sahnelerde devletin Kürdistan coğrafyasındaki "Eğer devlet geldiyse kötü bir şey için gelmiştir" gerçekliğini konu alıyor. Daha sonra Türkiye'de yaşanan bir dizi hukuksuz olayı konu alan yazar, oyunun final bölümünde "Başkan" ve mahkemede "Başkan"a "parsel parsel sattılar" sözleriyle "ihanet" eden "Sanık Levent" halk tarafından yargılanıyor. Berkin, Ali İsmail, Ethem ve Roboski aileler: Bizi sen öldürdün Yine kitabın final bölümde mahkeme heyetinden suçlarının ispatı için "tanık" isteyen "Başkan"ın karşısına, uçurtmasıyla Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz ve Ethem Sarısülük "Bizi sen öldürdün" ve Roboskili aileler, "Çocuklarımızı sen bombaladın" diye çıkıyor. Son olarak da Kürt bir çoban "Başkan"ın karşısına "Katırımı sen öldürdün" diye bağırıyor ve bir anda ortaya çıkan "ayakkabı kutuları" eşliğinde "Başkan" ve yandaşlarını halk yargılıyor. 'Oyunum için cesur bir tiyatro arıyorum' Kaleme aldığı oyunu hakkında konuştuğumuz yazar Abakay, ilk olarak bir aydın eleştirisi yapıyor ve "Susmak artık aydından için meziyet oldu. Ya susuyorlar ya da iktidardan yana konuşuyorlar. Aydın insan yaşadığı zamanı, gerçek neyse ona göre yazar ve anlatır, topluma duyurur. Yazan sayısı giderek azalıyor. Bende bu azınlık içindeyim ve duyurmak için yazdım" diyor. Abakay, "Sultanistan Gezegeni"nde geçen hikâyesini oynayacak, yani Saray'ı yargılayacak "cesur bir tiyatro" aradığını belirtiyor ve "Tiyatro çağrıma ne kadar yanıt verilir biliyorum. Kültür-sanat dünyasının da ne durumda olduğunu bu çağrımla görmüş olacağız" diye ifade ediyor. (rp)