Yapımcı Aktaş: Kobanê direnişi yeni sanatın da kapılarını açtı 2015-12-04 09:46:38 ANTALYA (DİHA) - Yönetmenliğini Shawkat Amin Korki’nin, yapımcılığını Mehmet Aktaş’ın yaptığı Irak’ın Oscar aday adayı Taşa Yazılmış Hatıralar, Antalya Film Festivali Uluslararası Film Yarışması’nda yarışan on film arasında. Çekimleri Güney Kürdistan’da yapılan filmin yapımcısı Mehmet Aktaş, sanat ve politik sinemayla ilgilenen ve bir çok uluslar arası festivallerde yaptıkları filmlerle ödüller almış Türkiyeli sinemacıların Kürt sorununa samimi yaklaşmadığının altını çizerek, “Kürtlerin Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı verdiği mücadeleye kadar Kürdistan sadece petrolü ve sinemasıyla biliniyordu. DAİŞ’e karşı verilen kahramanca mücadele Kürtleri dünyaya tanıttı ve yapılacak yeni sanatın kapılarını da açtı” dedi. Şu anda Şengal katliamıyla ilgili çektikleri “Reşeba” isimli filmin montaj aşamasında olduğunu aktaran Aktaş, “Reşeba”nın dışında Kürdistan’daki yakın tarihi ve Yılmaz Güney’in hayatını konu alan iki filmi de çekme aşamasında oluklarını söyledi. Irak’ta Saddam’ın düşüşünden sonra 1988 yılında İran’da yaşanan El-Enfal operasyonu esnasında yapılan Kürt soykırımını beyaz perdeye taşımaya karar veren iki Kürt çocukluk arkadaşı Hüseyin ve Alan’ın yaşadıklarını konu alan Taşı Yazılmış Hatıralar Filmi, bir yönetmen ve yapımcının hikayesini seyircilerle buluşturuyor. Bu filmi yapma sürecinin onlara öğrettiği şey ise, sinema aracılığıyla gerçeğe ulaşmak ve kendi kimlikleriyle yüzleşmek için hayatları dâhil her şeyi riske atmaları gerektiği olacaktır. 2009’da çektiği Kick Off ile çıkış yapan Kürt sinemacı Shawkat Amin Korki’nin üçüncü uzun metrajlı filmi olan Taşa Yazılmış Hatıralar, baskılanan gerçeğin sinemasını yapmanın zorluklarını odağına alıyor. Bir film ekibinin yaşadığı zorlukları perdeye taşıyan Taşa Yazılmış Hatıralar’ın asıl sorusu ise şudur: “Bu film tüm zorluklara rağmen tamamlanabilecek mi? Yönetmenliğini Shawkat Amin Korki’nin, yapımcılığını Mehmet Aktaş’ın yaptığı Irak’ın Oscar aday adayı Taşa Yazılmış Hatıralar “Bîranînen li ser Kevirî” Antalya Film Festivali Uluslararası Film Yarışması’nda yarışan on film arasında. Birçok uluslar arası film festivalinde ödül alan filmin yapımcısı Mehmet Aktaş, Kürt sinemasının gelişimini ve şu aşamada bulunduğu durumu değerlendirdi. ‘Kobanê direnişi yeni sanatın da kapılarını açtı’ Filmde konu alınan hikayeyi anlatmanın kendisi için çok önemli olduğunu belirten Aktaş, “Kürtler’de bir bellek sorunu var. Maruz kaldıkları katliamlar ve trajediler tarih boyunca hep tekrarlandığı için unutkanlık çok fazla. Güney Kürdistan’da yaşanan Enfal Katliamında yaşamını yitirenlerin ne yazıkki Güney Kürdistan hükümeti kurulduktan sonra unutulduğunu görüyoruz “ dedi. Kürdistan’da film çekmenin çok zor olduğunu da vurgulayan Aktaş, Taşa Yazılmış Harıralar filminin bir yandan Kürt sinemasının doğuşunu ele alırken, bir yandan da Kürdistan panoramasını çizdiğini kaydetti. Kürt sinemasının, Kürtlere uygulayan baskı, uğradıkları trajedi ve bölünmüşlüğü resmeden, gerçekten beslenen, şiirsel bir sinema olduğunu ifade eden Aktaş, şöyle devam etti: “Kürt toplumunun şu an içinde bulunduğu politik koşullardan dolayı ağırlıklı olarak belgesel karakteri , sosyal ve politik filmler yapılıyor. Kürt sineması kendi izleyici kitlesini oluşturamadığı için genel olarak uluslar arası festivallerde sergilenmektedir. Bunun sebebi de Kürdistan’ın şu anki politik durumudur. Türkiye’de televizyon dizilerinde bir çok yönetmen Kürtleri hala Yeşilçam gözüyle görüp cahil, dejenere bir kültür olarak yansıtıyor. Birçok insan bu fillerin Kürdistan kültürünü yansıttığını düşünerek yanılıyor. Bu filmler kültürel soykırıma, kültürel asimilasyona hizmet eden özel savaş filmleridir. Kürtlerin Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı verdiği mücadeleye kadar Kürdistan sadece petrolü ve sinemasıyla biliniyordu. DAİŞ’e karşı verilen kahramanca mücadele Kürtleri dünyaya tanıttı ve yapılacak yeni sanatın kapılarını da açtı.” ‘Kürt sorununda en büyük suçlu aydınlar, sinemacılar ve yazarlar’ Kürt kültürü ve sanatının Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunu ifade eden Aktaş, “Kürt sanatının gelişmemesinin ve görünür kılınamamasının en büyük sebeplerinden birinin Türkiye’de kendine ‘dünyalıyım’ diyen aydınların, sanatçıların ve entelektüellerin samimi bir şekilde sorunu yansıtmadığından kaynaklanmaktadır” diye belirtti. Sanat ve politik sinemayla ilgilenen ve bir çok uluslar arası festivallerde yaptıkları filmlerle ödüller almış Türkiyeli sinemacıların Kürt sorununa samimi yaklaşmadığının altını çizen Aktaş, “ Zeki Demirkupuz’un, Nuri Bilge Ceylan’ın, Semih Kaplanoğlu gibi sinemacıların Cizre’yi ziyaret ettiğini duymadım. Bu göz kapama durumu ne yazıkki aydınlar, Türkiye’de siyasi iktidarların bir takım çıkar çevrelerinin sözcüsü oldular veya bireysel dünyalarında yaşayarak mazlumların, ezilmişlerin yanında yer alarak, onların yüz yüze kaldıkları trajedileri, ezilmişlikleri gösteremediler” şeklinde konuştu. ‘Şengal katliamını anlatan Reşeba filmi montaj aşamasında’ Rojava’da elde edilen deneyimlerin karşılığının muhakkak sinemada elde edileceğini belirten Aktaş “Kürtlerin tarihini ve hikayelerini en iyi anlatacak Kürt sineması ve sinemacıların olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü anlatılan konu onların yaşamından bir parçadır. Orada yaşayan dili ve kültürü bilmeleri Kürt sinemacılar için kolaylık sağlayacaktır” dedi. Kürt sinemasının elinde bulunan konular ve Kürdistan’daki malzemeler göz önünde bulundurulduğunda bir hayli geride olduğuna değinen Aktaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail-Filistin çatışmasına bakıldığında her sene en az bir film çıkmaktadır. Binlerce yıldır mücadele eden Kürtlerin bu alandaki eksikliği Kürt sinemacılarından kaynaklanmaktadır.” Şu anda Şengal katliamıyla ilgili çektikleri “Reşeba” isimli filmin montaj aşamasında olduğunu aktaran Aktaş, “Reşeba’nın dışında Kürdistan’daki yakın tarihi ve Yılmaz Güney’in hayatını konu alan iki filmi çekme aşamasındayız” diye belirtti. Mîtos Film’in yapımcılığında çekimleri Güney Kürdistan’da gerçekleşen Taşa Yazılmış Hatıralar’ın aldığı ödüllerden bazıları ise şöyle: “ Abu Dhabi Film Festivali’nde “En İyi Arap Filmi”, Asya Pasifik Sinema Ödülleri’nde “Unesco Ödülü”, Skopje Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen Ödülü”, Asian World Film Festivali’nde “Özel Jüri Ödülü”. (fi/pu)