'Devlet Dersi'nde öldürülen çocukların cezasızlık öyküsü 2016-02-12 09:10:53 Katledilen çocukların cezasızlık öyküsü Devlet Dersi'nde EVRİM KEPENEK İSTANBUL (DİHA) - Gazeteci Gökçer Tahincioğlu'nun "Devlet Dersi" isimli kitabı, NotaBene Yayınları'ndan çıktı. Kitap, devlet güçleri tarafından katledilen çocukların hikayeleri başta olmak üzere, işyerinde, cezaevinde, okulda yaşamını yitiren çocukların hikayelerinin odağında, Türkiye'deki cezasızlık kültürünü gözler önüne seriyor. Kitabın yazarı Tahincioğlu, cezasızlık kültürüne karşı yürütülecek mücadelenin, sonu gelmeyen bir mücadele olduğuna dikkat çekerek, cezasızlığa karşı toplum tepkisinin önemli olduğuna vurgu yapıyor. Tahincioğlu, bunun için de topluma bıkıp usanmadan hakikatin anlatılması gerektiği görüşünde. Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, devlet güçleri tarafından katledilen çocuklar Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Abdullah Yaşa, Mahsun Mızrak ve Berkin Elvan başta olmak üzere Adana'da çalıştığı atölyede başı pres makinesine sıkıştığı için yaşamını kaybeden Ahmet Yıldız'ın, Roboski'de katledilen çocukların, Pozantı Cezaevi'nde cinsel saldırıya maruz kalan Yasin Akyüz'ün, sokağa çıkma yasaklarından yaşamını kaybeden çocukların hikayelerini "Devlet Dersi" isimli kitapta topladı. Söz konusu çocuklar olunca kısacık yaşam öykülerine tanıklık eden okurun uzun bir şekilde tanıklık ettiği bölümü ise, çocukları öldürenlerin yargılandığı mahkeme süreçleri oluşturuyor. Kitapta, çocuk katillerinin cezasız kaldığı bir ülkeye ve bu cezasızlığı kimi zaman "sessiz" kimi zaman "fark etmeden", kimi zaman da "bilinçli reflekslerle" kabullenen bir topluma tanıklık etmek mümkün. 'Devlet dersinde öldürülmüştür' Tahincioğlu, 20 başlıktan oluşan 232 sayfalık kitabının daha ilk sayfasında okurunu Ece Ayhan'ın, "Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında! Bir teneffüs daha yaşasaydı! Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür! Devlet dersinde öldürülmüştür" satırları ile karşılıyor. "Başlarken" başlıklı bölümde "öteki" "çocuk" ve "cezasızlık" kavramları zemininde, katledilen çocuklara dikkat çeken Tahincioğlu, "Karanlık hikayeler de güzel cümlelerle anlatılamıyor maalesef. Ama unutmayın ki bu ülkedeki çocuklar bu hikayelerle büyüyor. Devletin çocuklara verdiği dersleri sonlandırabilmek de esaslı bir yüzleşmeden geçiyor" diye sesleniyor. Sonda söylenmesi gerekeni en başta söylemek Tahincioğlu, katledilen çocukların öykülerine ve faillerin yargılanması süreçlerine, 21 Kasım 2004'te Mardin Kızıltepe'de 12 yaşındayken polisler tarafından 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz'ın öyküsü ile başlıyor. Babası ile birlikte katledilen Kaymaz, Türkiye'de polis kurşunu ile katledilen çocuklar denildiğinde neredeyse akla gelen ilk isim. Bu bölümde, "Ama" diye başlayan cümlelerle dolu bir ülkede, yaşananları, yaşananların nasıl cezasız bırakıldığını anlatmak istiyorsanız, bazen sonda söylenmesi gerekeni en başta söylemeniz gerekir" diyen Tahincoğlu, sözünü de, "Bu ülkede 12 yaşında küçük bir çocuk, polisin açtığı ateş sonrasında, sırtından sıralı biçimde giren 9 mermiyle can vermiştir" vurgusuyla yapıyor. Kaymaz'ın ardından Önkol geliyor Kaymaz'ı öldürenlerin yargılandığı davanın ayrıntılarının da yer aldığı bölümünün ardından okur, başka bir çocuk ve cezasızlık hakikati ile karşı karşıya kalıyor. Diyarbakır Lice'de 28 Eylül 2009 günü havan topları ile katledilen Ceylan Önkol'un hikayesine tanık olan okur, Genelkurmay'ın verdiği raporlarla olayın üstünün nasıl örtülmek istendiğini de vakıf oluyor. Önkol'un öyküsünün "Sızlıyor hala burnumun direği", "Bedenimden çalınan kanıt" ve "Büyülense yeniden dünya" başlıklarında Abdullah Yaşa, Mahsum Mızrak ve Berkin Elvan'ın cezasızlık hakikatlerini okumak mümkün. Faillerin 'hukuka uygun' örtbas edildiği örnekler Kitabın en dikkat çekici bölümünde ise, 12 Eylül darbesini protesto etmek için İstanbul'da sokağa çıkan 11 çocuğun gözaltına alınması ve gördükleri işkencenin anlatıldığı bölüm. Bu bölümde, Türkiye'nin cezasızlık hakikati 11 kez okurun yüzüne çarparken, 2008'de Antalya'da polisler tarafından katledilen Çağdaş Gemik ve Roboski'de öldürülen çocukların hikayesi de, "cezasızlık hakikati" ve "hukuka uygun" örtbas yöntemlerinin gözler önüne serildiği hakikatler olarak öne çıkıyor. Ağrı'nın Diyadin ilçesinde 12 Ağustos 2015'de "çatışmada" öldükleri iddiası ile Muhammet Aydemir ile Orhan Arslan adlı iki fırın işçisi çocuğun hikayesinin de dikkat çektiği kitap, çocukların uğramış oldukları hak ihlallerindeki cezasızlık politikasını bir kez daha okurun aklına yerleştiriyor. 'Devlet dersi bakış açılarımızı özetler' Çocuk hakları üzerine çalışma yürüten sivil toplum örgütü Gündem Çocuk Derneği ile hazırlanan, çocuk ve cezasızlığa vurgu yapan çizimler ile desteklenen kitabına ilişkin konuşan Tahincioğlu, kitabının adının neden "Devlet Dersi" olduğunu, "Devletin, kamu görevlilerinin faili olduğu dosyalardan söz ediyoruz. Cezasızlık kültürünü konuşuyorsak zaten devleti, devletleri, egemenlik alanlarını konuşuyoruz demektir. Çocuklara yönelik hak ihlallerini konuşurken ise cezasızlık kültürünü ile ilgili bütün tartışmalar daha da boyutlanıyor. Bu parametreler üzerinde düşünürken, Ece Ayhan'ın şiiri aklımıza takıldı. Hemen her olayda kullanılan 'devlet dersi' ifadesi. Bütün bakış açımızı özetler nitelikteydi ve hep birlikte buna karar verdik" diye anlatıyor. 'Toplumun tepkisi yetersiz' Çocuklara ilişkin davalarda toplumun tepkisiz kaldığını belirten Tahincioğlu, bu tepkisizliğin de ancak medya ve iktidar eli ile cezasızlığa kazandırılan "meşruiyet algısının" kırılması ile olacağını söyledi. Olayların "ama" denilerek karşılanmasının bu meşruiyete zemin hazırladığını anlatan Tahincioğlu, "Çocuk sokakta ölmüşse, ölümüne değil, sokağa çıkmasına bakılmasını sağlamaktır. Toplumsal cinsiyetin oluşumundan, yargısız infazlara, işkenceye kadar pek çok başlıkta bu nedenle kamuoyunun tavrı büyük özenle oluşturulur. Şimdi de özenle oluşturulmuş bir tavır görüyoruz. Hiçbir tavrın alınmadığını" diyor. Cezasızlık kültürüne karşı yürütülecek mücadelenin, sonu olan, biten bir mücadele olmadığını vurgulayan Tahincioğlu, son olarak şöyle diyor: "Bitimsiz, sürekli devam eden bir mücadele. Devletlerin doğası gereği kendisi için kuralsızlığı uygulama eğilimine karşı, kendi koyduğu kurallara uymaya zorlama çabası. Bunun için en önemli başlık, toplumun tepkisi. Benim bulduğum çözüm, bıkmadan, usanmadan, umutsuzluğa kapılmadan aslında ne olduğunu topluma anlatmak." (za/rp)