Doğa savunucularından Sudan Sebepler 2016-06-19 09:08:45 DENİZ NAZLIM ARTVİN (DİHA) - Cemil Aksu, Erdem Evren ve Sinan Erensu tarafından derlenen "Sudan Sebepler" kitabı ekoloji sorununu ekonomi, hukuk, antropoloji ve siyaset üzerinden ele alarak, okuyucuya az rastlanır bir deneyim sunuyor. Kendini, "yaşam alanı savunucusu" olarak niteleyenlerin, doğayla beraber kendi yaşamını yeniden kurma ve o yaşamda bizzat söz, karar sahibi olma talebi olduğunu belirten aktivist-yazar Aksu, "Yurttaşların hak arama girişimleri, kendi özyönetimlerini gerçekleştirme talebi olarak gelişiyor" dedi. Ekoloji alanında nadir görülen kitap çalışmalarından biri daha okuyucuyla buluştu. Cemil Aksu, Erdem Evren ve Sinan Erensu tarafından hazırlanan, "Sudan Sebepler: Türkiye'de Neo-liberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişleri" adlı kitap çalışması dört yıllık serüvenin ardından artık raflarda. Kitap, konuya dair 22 ayrı yazı ve söyleşiyi barındırıyor. Çalışmanın odak noktaları Kitabın tanıtım bölümündeki "Doğu Karadeniz'den Hasankeyf'e, Ege'den Munzur vadisine uzanıyor; Türkiye taşrası ve kırsalının hangi 'sudan sebepler' nedeniyle ayağa kalktığını sorarak devlet, toplumsal mücadeleler, iktisat arasındaki açık çatışma noktalarını gözler önüne seriyor" ifadeleri 22 ayrı yazının odaklandığı ana konuya işaret ediyor. Kitap, başta Karadeniz olmak üzere Türkiye'nin diğer bölgelerindeki doğa yıkımlarında "Ne yapılmaya çalışıyor, nereye varılmak isteniyor?" sorusuna cevap ararken, doğa savunması üzerinden yürüyen ekoloji mücadelesinin de nasıl geliştiği, ne kadar ve nasıl başarılı olunduğunu da sorguluyor. Dört ayrı deniyim: Ekonomi, hukuk, antropoloji, siyaset Sudan Sebepler, ekoloji sorununu 4 ayrı çerçevede ele alıyor. Ekonomiyi politik incelemenin yanı sıra, hukuksal mücadelede yapılanlar ve yapılabileceklere odaklanıyor. İnsanın doğayla ilişkisi ve kültürel boyutunu antropolojik olarak ele alan kitap, ekoloji hareketinin örgütlenme ve çalışma tarzını ile siyasi alan üzerinden önemli tespit ve değerlendirmelerde bulunuyor. Böylelikle 4 yıl gibi uzun bir sürecin üretimi olan Sudan Sebepler, ekoloji alanını 4 ayrı çerçeveden ele alarak, okuyucuya eşi zor bulanan bir deneyimin kapılarını da aralamış oluyor. Aksu, Evren ve Erensu'nun akademisyen-yazar kimliklerinin yanı sıra aynı zamanda ekoloji alanında birer aktivist olmaları ise Sudan Sebepler'i önemli kılan bir özellik olarak okuyucunun karşısına çıkıyor. 'Yapılan çalışmalar kaybolup gitmesin istedik' Cemil Aksu ile 2012 yılında başlayan, Gezi direnişinde yazarlarının aktif olarak yer alması sonucu aksayan ve 2016 yılında tamamlanan, bu bakamından hamurunda Gezi ruhunu da taşıyan 'Sudan Sebepler"e dair konuştuk. Aksu, doğa katliamlarının öncesine göre AKP döneminde çok büyük oranda artığı ve buna bağlı olarak insanlarda kendi yaşam alanını, doğası savunma hali geliştiğini ve bunun da ister istemez akademinin ilgisini çektiğini belirtti ve "Bu alana dair yapılan çalışmaların akademide kaybolup gitmemesi hem bir bilgi birikimi oluşturmak hem de bu alanda ne olup bittiğini görmek açısından bu çalışmayı yaptık" dedi. 'Başka çalışmaları da peşinden getireceğini düşünüyorum' Kitabın bir diğer amacının ise politik-ekoloji alanına dair çalışmaları derinleştirme ilgiyi artırma olduğunu söyleyen Aksu, ekledi: "Bu açıdan bir girişim çalışması. Alandaki çalışmaları hem de ekoloji hareketlerindeki deneyimleri toparlayarak kamuoyuna duyurulmasını istedik. Kitabın, başka çalışmaları da peşinden getireceğini düşünüyorum." Neo-liberalizmin arka bahçesinde özyönetim talebi Aksu, Türkiye ekoloji hareketine bakıldığında 80'lerden beri neo-liberalizmin arka bahçesi olan, bu gün ise AKP'nin arka bahçesi olup, en çok oy aldığı yer durumundaki Karadeniz'de, taşralarda ve sağ ideolojinin güçlü olduğu alanlarda görülebileceğine dikkat çekti ve şöyle devam etti: "Herkes kendine 'yaşam alanı savunucusu' olarak niteliyor. 'Biz deremizi savunuyoruz, biz istemediğimiz halde kimse burada bir şey yapmasın' diyorlar. Yurttaşların hak arama girişimleri, kendi özyönetimlerini gerçekleştirme talebi olarak gelişiyor. İnsanlar doğayla beraber kendi yaşamını yeniden kurma ve o yaşamda da bizzat söz, karar sahibi olmayı istiyorlar. Yani bir doğrudan demokrasi talebiyle de gelişiyor. Bu açıdan iş sadece 3-5 ağaç meselesi değil. Böyle bir şey değil ekoloji hareketi." 'Ekoloji siyasetin krizine mehlem olabilir' Aksu, ekoloji hareketinin bu niteliği göz önüne alındığında kadın ve kimlik hareketlerinde olduğu gibi siyasetin krizine mehlem olacağı, siyasetin yapılış tarzını ve doğasını değiştirebileceğini kanısında. Merkezden, yukarıdan birimlerin doğa alanlarını yönetmesine razı olmayan ekoloji hareketinin örgütlenme ve çalışma tarzından genel siyasetin çok şey öğreneceğini düşünen Aksu, "Yaşam alanlarında bir özne olarak halkın siyasal süreçlerde karar alma mekanizmasında olması ciddi pratiklerdir. Bu siyasete de nefes aldıracak, siyasetin temsiliyet krizine çare olacaktır. Siyasal açıdan bu pratikler üzerine düşünmek ve buradan öğrenmek gerekiyor" dedi. (ns)