İsyanlarını ve sanatlarını sokakla bütünleştiriyorlar 2016-07-05 09:10:17 İZMİR (DİHA) - İzmir'de Kürt, Türk ve İranlı 7 gencin bir araya gelerek kurduğu Anahita Müzik Topluluğu, kentin en işlek caddelerinde Kürtçe, Arapça, Türkçe ve Ermenice sokak müziği yaparak hem eğleniyor hem de eğlendiriyor. "Müzik paylaştıkça güzelleşen bir şeydir" diyen grup üyeleri, "Bir derdimiz var ve bu derdi sokakta çok rahat anlatabiliyoruz" dedi. İzmir’de 2011 yılında bir araya gelen 7 gencin "göç" adı ile kurdukları müzik grubu, 2 yıldır Anahita Müzik Topluluğu adı ile sokak müziği icra ediyor. Sokaklarda karşılaştıkları birçok baskı ve engellemelere rağmen yaptıkları müzik ile meramlarını dile getiren grup, diğer yandan yaptıkları atölye çalışması ile yeni müzisyenler yetiştiriyor. Bereket tanrıçası anlamına gelen “Anahita” ismi ile müzik kariyerine devam eden grup, geleneksel ve modern enstrümanları bir araya getirerek, kentin en işlek cadde ve sokaklarında insanlara müzik ziyafeti yaşatıyor. Sadece sokaklarda dinleti vermekle yetinmeyen grup, aynı zamanda kurdukları atölyede genç nesillere enstrüman eğitimi de veriyor. 'Derdimizi müzikle anlatıyoruz' Anahita Müzik Topluluğu'nda santur enstrümanı çalarak müziğini icra eden Dergah Varlıel, sokağın verdiği hissin farklı olduğunu belirterek, sahne ve mekan dışında sokağın üstün bir yer olduğunu kaydetti. Sokakta hitap edilenlerin sayısının daha fazla olduğunu aktaran Varlıel, gün içinde binlerce insana müzik yapma şansına sahip olduklarını vurgulayarak,"Kürt müziğinde yöreselliği yakalamak istiyoruz. Kürtçe, Zazaca, Ermenice hatta bilmediğimiz dillerde bile müzik yapmaya çalışıyoruz. Bir derdimiz var ve bu derdi sokakta çok rahat anlatabiliyoruz. İnsanlara bunu anlatabiliyoruz ve insanlar da bunu anlayabiliyor" dedi. 'Sokak müziği farklı bir hissiyat' Gittiği yere güzellik ve bereket götüren bir Tanrıça olan "Anahita"nın Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'da da geçtiğini belirten grubun perküsyoncusu Murat Avunç, Kürt kültüründe bulunan mitolojik bir değeri görünür kılmak istediklerini ifade etti. Daha önce metro ve vapurlarda müzik yaptıklarını ifade eden Avunç, şunları aktardı: "İnsanların mutlu olduğunu, eğlendiğini gördüm. O zaman sokak müziğinin farklı bir şey olduğunu hissettim. Büyüleyici bir şeydi benim için. Önceden de müzik ile ilgileniyordum ama o günden sonra neden ve nasıl müzik icra edeceğim konusunda netleştim." 'Müzik özgürlüktür' Müziğe küçük yaşlarda başlayan ve grupta sazbüş enstrümanı çalan Celal Bayrak (Celo Boluz) ise, müzik ile kendini özgür hissettiğini söyledi. İzmir'in çok göç alan bir kent olduğunu vurgulayan Bayrak, buraya göç eden insanların kültürlerini arkalarında bırakıp geldiklerini ve bu sebeple her kültüre hitap ediyor olmanın olumlu bir tepki yarattığını dile getirdi. Bayrak, "Biz Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Ermenice türküler söylüyoruz. Sokakta bizi kendi ezgilerinde müzik yaparken gördüklerinde çok mutlu oluyorlar. Gelip saatlerce bizi dinliyorlar. Sanki tekrar memleketlerine gitmiş gibi hissediyorlar. Çünkü türkü bitiminde yanımıza gelip bize duygularını aktarıyorlar. Bu şekildeki olumlu geri dönüşler bizim açımızdan çok heyecan verici oluyor" şeklinde konuştu. 'Müzik paylaştıkça güzelleşir' İran'dan Türkiye'ye geldikten sonra Anahita Müzik Topluluğu ile tanışan ve gruba katılan Farhood Khademi de, İran'da sokak müziğinin yasak olduğunu belirterek, bu yüzden Türkiye'ye geldiği ilk zamanlar sokakta müzik yapmanın çok enteresan geldiğini aktardı. Sokak müziğine "Anahita" ile tanıştıktan sonra başladığını ve sokak müziği aracılığı ile duygularını dinleyiciye daha rahat aktarabildiğini dile getiren Khademi, "Müziğini başkalarına verebilme şansın varken neden sadece kendine saklıyorsun ya da neden konserler aracılığıyla yalnızca belli bir kitleye sunuyorsun? Oysa müzik paylaştıkça güzelleşen bir şeydir" diye belirtti. (sg-mş/sç/pu)