Prof. Dr. Fincancı: Kadın hekimler etkili mücadele yürütmeli 2016-10-08 16:19:10 MERSİN (DİHA) - TTB'nin 4. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi'nde konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Kadın ve savaşlarla ilgili etkili rolümüzden vazgeçmemeyiz. Etkili rolümüzü üstlenmezsek, bizi suçladıklarında verecek cevabımız olmaz" dedi. Mersin'de Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından gerçekleştirilen ve üç gündür süren 4. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi, "Hukuki Boyutuyla Savaş ve Kadın" konulu panelle son buldu. Avukat Nursen Yücesoy'un oturum başkanlığında başlayan panelde, ilk sözü insan hakkı savunucusu avukat Eren Keskin aldı. Konuşmasına "30 yıldır insan hakları savunuculuğunu yapıyorum ama kendimi bu kadar kötü hissettiğim hiçbir dönem olmamıştır" sözleriyle başlayan Keskin, şöyle devam etti: "90'ları da yaşadık, o dönemlerde de mücadele ettik ama her şey bu kadar tek tip değildi. Militarizme bağlıydı ama kendimize küçük küçük çıkış yolları bulabiliyorduk. Tabi ki umutsuzluğa kapılmıyorum ama insan hakları savunuculuğunun en zor dönemini yaşıyoruz." İşkencede 1990'lı yıllara dönüldü Sunumunda 1997 yılından bu yana cinsel şiddete yönelik mücadelesi ve Suriyeli mültecilere yönelik saha çalışmalarından bahseden Keskin, "Bu dönemde kadınlar ve erkekler gördüğü işkenceyi kabataslak anlatırdı, elektrik, dayak gibi. Hiç cinsel işkenceden söz edilmezdi, yapıldığını bilirdik, ama konuşulmazdı" dedi. O dönemde birkaç kez MED TV'de program yaptıklarını söyleyen Keskin, konuşmasını şöyle sürdürdü: "O dönemde savaş mağdurlarının yaşadıklarını anlattık. Burada gözaltında cinsel işkenceye uğrayanlara ücretsiz avukatlık yapacağımızı ve başvurmalarını söyledik. Ardından yavaş yavaş başvurular geldi. O dönemde Türk Ceza Kanunu'nda kadın bile yoktu. Yasa, sadece ailenin ve ahlakın bir unsuru olarak görüyordu kadını. Tecavüzün tanımı yasada, Yargıtay kararlarıyla belirleniyordu." O dönemde en sık karşılaştıkları sorunun gözaltında işkence ve cinsel saldırının belgelenememesi olduğunu kaydeden Keskin, bunu aşabilmek için çok mücadele ettiklerini ifade etti. Hala çok sayıda kadının gözaltında cinsel tacize maruz kaldığını aktaran Keskin, bugünlerde hem cezaevi koşullarının hem de gözaltı koşullarının 1990'lı yıllara döndüğünü söyledi. 'Militarizmle kendimizden başlayarak mücadele etmeliyiz' Uluslararası hukukun da son derece eril olduğunu vurgulayan Keskin, "1. ve 2. Dünya Savaşlarında binlerce kadın cinsel şiddet görüp, tecavüze uğrarken bu suç Tokyo ve Nunberm Mahkemeleri'nde yargılanmadı. Ancak kadınların kendi mücadelesi sayesinde bunun insanlığa karşı bir suç olduğu kabul edildi" diye konuştu. Militarizme karşı mücadeleyi herkesin kendinden ve kendi grubundan başlatması gerektiğini söyleyen Keskin, "Çünkü hepimiz maalesef egemenimize benziyoruz. O nedenle biz değişmeliyiz ki devletten de değişim talep edebilelim. Hala böyle sorunlarımızın olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. Suriyeli mülteci kadınlarla ilgili çalışma yaptıklarını da dile getiren Keskin, AFAD kamplarına sivil toplum örgütlerinin girişine izin verilmediğini, oralarda tecavüz vakalarının olduğunu ve küçük kız çocuklarının para karşılığında satıldığına dair bilgilerin kendilerine geldiğini söyledi. Avukat Sanem Doğanoğlu ise, uluslararası hukukta kadınların cinsel şiddete karşı mücadelelerini anlattı. 'Kendi savaşımıza dönüp bakmalıyız' Daha sonra konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da, Suriye savaşından çok Türkiye'nin yaklaşık 40 yıldır içinde bulunduğu savaş sürecinden bahsederek konuşmasına başladı. Türkiye'de 50 binin üzerinden gencecik insanın katledildiğini, kadınların katledildiğini ve kadınların cinsel saldırıya uğradığını dile getiren Fincancı, "Kendi savaşımıza da dönüp bakmak istiyorum. Savaş denilince aklıma eril iktidar aygıtı geliyor ve ben devletleri de böyle tanımlıyorum " dedi. Türkiye'de var olan savaşta kadınların bu savaşın değişik yerlerinde yer aldığına dikkat çeken Fincancı, "Kadınlar kayıplarıyla bu savaşın içinde varlar, kadınlar zarar görenler olarak varlar" diye konuştu. 'Belgelemekle yükümlüyüz' Bir yandan kadınların bu savaşı durdurmak için mücadele yürüttüğüne değinen Fincancı, bir yandan da hekimlerin bütün baskılara rağmen bodrumlardaki yaralılara sağlık hizmeti sunmaya çalıştığını belirtti. Bu savaşla birlikte Kürt illerinde yeterince sağlık hizmeti verilemediğini dile getiren Fincancı, "Ağustos ayına kadar olan verilerde savaş ile birlikte 62 kadın, 72 çocuk ve60 yaşın üzerinde 29 kişi öldü ve toplam 350 sivil insanımız yaşamını yitirdi" dedi. Hekimler olarak yaşanan savaştaki hak ihlallerini belgelemekle yükümlü olduklarını söyleyen Fincancı, "Kadınlarla ilgili, onların yaşadıklarıyla ilgili ve savaşlarla ilgili etkili rolümüzden vazgeçmemeyiz. Kadın hekimler olarak çok etkili rolümüz var. Biz etkili rolümüzü üstlenmezsek, bizi suçladıklarında verecek cevabımız olmaz o yüzden 'Bu suça ortak olmayacağız' dedik " diyerek konuşmasını sonlandırdı. Panel soru cevap bölümü ardından son buldu. Kongre sonunda tüm katılımcılarla bir hatıra fotoğrafı çekildi. (ba/rp)