Savaş ve göçün çocukları beyaz perdede
ANTALYA (DİHA) - "Qapsul" ve "Azad" filmlerinin yönetmeni Yakup Tekintangaç, her iki filmde de Kürdistan'da hala sürdürülen savaş ve göçün çocuklar üzerinde yarattığı tahribatı beyaz perdeye taşıdı. Kişinin ister istemez yaşadığını yansıttığını ifade eden Tekintangaç, "Kürdistan'da yaşanan savaştan en çok çocuklar etkileniyor ve bende o çocuklardan biriydim. Bizim çocukluktan bugüne kadar yaşadığımız sorunların içerisinde binlerce öykü var" dedi.
"Qapsül" kısa metrajlı filmiyle adından söz ettiren 1980 Ağrı doğumlu yönetmen Yakup Tekintanğaç, köyden kente göçle dört duvar arasında yaşamaya mecbur bırakılan bir çocuğun bu durumdan çıkma arayışlarını yeni filmi "Azad" ile beyaz perdeye taşıdı. Tekintanğaç'ın filmlerinde daha çok çocukların yaşamına ve onların gözünden dünyaya bakmasının sebebi ise kendisinin göç etmek zorunda kalan bir ailede büyümüş olması.
2013 yılında çektiği "Qapsül" filmiyle, polislerin toplumsal olaylarda yoğun olarak kullandığı gaz bombalarının kapsüllerini satarak Özgür Gündem Gazetesi'nde çalışan ablalarının kırılan fotoğraf makinesini yeniden almaya çalışan Şiyar ile Sait'in öyküsünü anlatan Tekintanğaç, "Azad" filmiyle de Kürdistan dışına göç etmek zorunda kalmış ve göç ettikleri şehirlere adapte olamadıkları için büyük bir yalnızlığa düşen bir başka Kürt çocuğunun yaşamını yansıtıyor.
'Filmler yaşamadığımız çocukluğumuzun dışa vurumudur'
Kürdistan'da yıllardır süren savaştan en çok kadın ve çocukların zarar görüp, etkilendiğini belirten Tekintanğaç, kendisinin de o çocuklardan biri olduğunu ve filmlerinin bu yüzden daha çok göç ile çocuk temasının ağırlıklı olduğunu söyledi. Tekintanğaç, "Günümüzde çocukların yaşadığı mağduriyet biraz da bizim yaşadığımız çocukluğa da denk geliyor. Kendi çocukluğumuz döneminde yaşadığımız sıkıntılar, bilinçaltımızda yer alıyor. Bu da üretim aşamasına geçtiğimde dışa vuruyor. Yaşayamadığımız çocukluğumuzun dışa vurumudur. Özellikle tercih ettiğim bir şey değil" dedi.
Azad filminde kullanılan figürlerin ve metaforların önemli mesajlar verdiğini aktaran Tangaç, filmde yaşananları şöyle anlattı: "Azad filmi özgürlük üzerine. Kısaca değinmek gerekirse annesi Van'dan göç etmiş bir çocuğun dört duvar arasına sıkışmışlığını anlatıyor. Annesi işe gittiği için kapıyı onun üzerine kilitliyor. Çocuk dört duvar arasında zaman geçirmeye çalışıyor. Film izleyicinin bakışında Azad her ne kadar hapis yaşıyormuş gibi gözükse de, onun kendi evreninde yarattığı dünyada aslında özgür olduğunu görüyoruz. Filmin ayrı kodları var benim için. Özellikle filmde kullanılan müzik ya da enstrümanın dört duvar arsına sıkıştırılması metaforik olarak Kürt müziğinin engellenmesine tekabül ediyor. Bu sadece Azadın kısıtlanması değil. Bireyin günümüz Türkiye'sinde dört duvar arsına sıkıştırılmasına da bir göndermedir. Anne de özgür değil; yaşam derdi, geçim sıkıntısı, yorgunluk bütün bunları hesaba kattığımızda annede dışarıda olmasına rağmen özgür değil."
'Çocukluğumuzda yaşadıklarımız binlerce öyküyü barındırıyor'
Çektiği filmlerin senaryolarının önceden tasarlanmadığını aktaran Tangaç üretim aşamasında oturup düzenli düşündüğünü ve bir anda gerçek yaşamla karşı karşıya kaldığını söyledi."Özellikle bizim gibi Kürt sineması yapmaya çalışan kişilerin konu sıkıntısı yaşadığını düşünmüyorum" diyen Tekintangaç, "Bizim çocukluktan bugüne kadar yaşadığımız sorunların içerisinde binlerce öykü var. Bunun için düşünmeye gerek yok. Hayatta bir şey bunu tetikliyor ve geçmişte yaşadığımız sorunları hatırlayıp onun üzerine yazmaya başlıyorsun. Konu daha çok bu şekilde ortaya çıkıyor" diye belirtti.
'Kısa filmlerde işin için endüstri yok'
Kısa filmin aslında uzun filmden aslında çok farklı olmadığını kaydeden Tekintangaç,uzun filmlerde işin içine endüstrinin karıştığını söyledi. Kısa filmlerin doğallığı teşvik ettiğini ifade eden Tekintangaç, "Hem insanı yükünü azaltıyor hem de verimlilik açısından maddi imkanların çok zorlamaması açısından daha avantajlı. Kısa film yazmanın ayrı bir zorluğu var. Kısa film ile uzun filmi kıyasladığımız zaman insanlar kısa filmi uzun filmin kısası zannediyor. Kısa film kendi alanında bir türdür ve onunda farklı teknikleri vardır. Kısa film bir olayı anlatır ve o olayda derdinizi, aktarmak istediğinizi vermek zorundasınız. En fazla 30 dakikada temanı işlemen gerekiyor. Bu yüzden yazacağın cin bir fikrin olmalı. Uzun film kadar zamanın olmadığı için daha üretici, daha zeki olman gerekiyor" şeklinde konuştu.
(eç-fi/pu)