Ekonomik kriz kapıda!
DENİZ NAZLIM
ANKARA (DİHA) - Standard&Poor's (S&P) Türkiye'nin kredi notunu düşürmesini ne anlama geldiğini değerlendiren Eleştirel iktisatçı Gaye Yılmaz, kuruluşun 1994 yılında da Türkiye'nin kredi notunu düşürmesinden bir hafta sonra derin bir kriz yaşandığını hatırlattı. Türkiye'de basit bir ekonomik bozukluğun olmadığının altını çizen Yılmaz, yurtdışı piyasalarından borç bulamama, özel sektörün borçlarını ödeyememesi ve yurtiçi piyasada faizlerin yükselmesi üzerinden Türkiye'yi ciddi bir ekonomik kaosun beklediğine işaret etti.
Yılmaz, yaşanabilecek ekonomik sorunların faturasının ise bir noktada emekçilere döneceğini ifade etti
Dünyanın önemli üç derecelendirme kuruluşu arasında yer alan S&P (Standard&Poor's), Türkiye'nin BB+ olan notunu darbe girişimi sorması BB'ye düşürdü. Süren iç çatışmalar, dış politika ve iç siyasetti belirsizliğin oluşturduğu risklerden kaynaklı zaten Türkiye'yi "yatırım yapılamaz" olarak niteleyen S&P, not indirim açıklamasında "darbe girişimi ve artan belirsizlik" gerekçesini sundu.
Bunun üzerine de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "darbenin devamı" olarak değerlendirdiği not düşürümünü kararı nedeniyle S&P'ye "Türkiye ile senin ne alakan var. Türkiye senin üyen değil" sözleriyle yüklendi.
Yaşanan durumu değerlendiren eleştirel iktisatçı Gaye Yılmaz ise, S&P ya da başka bir kredi kuruluşunun bir ülkenin kredi notu hakkında açıklama yapmasının izne tabi olmadığını söyledi. S&P'nin müşterilerine yatırım konusunda ayrıntılı bilgilendirme yapmak zorunda olduğunu belirten Yılmaz, bunda da özgür olduğunu kaydetti.
'Senin alakan yoksa da yatırımcının var'
Siyasi iktidarın uzun süredir yabancı yatırımcıları Türkiye'ye davet ettiğini hatırlatan Yılmaz, "Hem yatırım gelsin diyeceksiniz hem de yabancı yatırımcıların takip ettiği bir kredi kuruluşuna 'benim senle alakam yok' diyeceksiniz. Senin alakan olmuyor olabilir ama ülkede davet ettiğin yatırımcı önce S&P'ye bakıyor" dedi.
S&P'nin notu krizin işareti oluyor
Yılmaz, S&P'nin 1994 yılında Türkiye'nin yaşadığı derin krizdeki rolüne de dikkat çekti. S&P, 94 yılının 17 Ocak günü, Türkiye'nin kredi notunu düşürmüş ve bir hafta sonra 23 Ocak'ta da kriz boy göstermişti.
Yılmaz, 94 krizinden yola çıkarak şu değerlendirmede bulundu: "Notun düşürülmesinin ardından piyasalar sert tepki vermişti. Dolar ve Mark bir gecede iki katına çıkmıştı. Bir gecelik faiz yüzde 1000'e ulaşmıştı. Böyle bir durumda yabancı ve yerli yatırımcı piyasada uygun fiyatlarla döviz alabilmek için yavaş hareket eder. Çünkü herkes hücum ettiğinde döviz artar, borsa hızlı düşer. Fiyat değişiminden ötürü de kendi mallarını satamaz ya da alamazlar. Bu yüzden bilinçli olarak alım-satım ilk günlerde yapmazlar. Biz henüz bu depremin yansımalarını görmedik. Bankacılık sistemi 94 yılında olduğundan daha güçlü diye akıllara gelebilir. Belki bu süreç de geçmiş kadar kuvvetli olamayacak. Ama şurası bir gerçek; kredi notunun düşürülmesi artık Türkiye'nin yurtdışı piyasalardan kolayca borçlanamayacak. Merkez Bankası'nın ödemeleri var. Özel sektörün ciddi borçları var. Bu borçların tekrardan borç alınarak kapatılması gerekiyor."
Ekonominin iki çıkmazı
Yılmaz, bu durumda ise Türkiye'nin önünde "Ya yüksek faiz ile bedelini ödeyerek borçlanacak ya da iç piyasadan borçlanacak" şeklinde iki seçeneği olduğunu söyledi.
Türkiye'nin uluslararası piyasa yerine iç piyasadan borçlanmasının olası sonuçlarını da değerlendiren Yılmaz, şu uyarılarda bulundu: "Türkiye'de çok ciddi bir sermaye yetersizliği var ve bu durum bütün sekterlerde kendini gösteriyor. İç piyasadan borçlanmaya başlanınca faizler yükselecek. Merkez Bankası 'faizleri düşürdüm' dese de faizler düşmez. Çünkü bunun belirleyen piyasadaki para, sermaye miktarıdır. Faizlerin yükselmesi Türkiye'den yabancı sermaye çıkışı da hızlandıracak. Zaten Türkiye çok riskli. OHAL ilan edilmiş. Kredi notu düşmüş. Böyle bir durumda faizlerin yükselmesi kaostur. Bu durum var olan yatırımları etkiler ve yeni yatırımları imkânsızlaştırır."
Emekçileri parlak günler beklemiyor
Yılmaz, yaşanabilecek tüm bu ekonomik sorunların faturasının ise bir noktada emekçilere döneceğini ifade etti. Yılmaz, "İleriki günlerde firmalar iflas isteyecek. İflaslar arttıkça işsizlik oranı da artacak. Bu durum yabancı sermaye açısından yine bir risk olarak algılanacak. Dövizin artışı bizim ithalatımızı pahalı hale getirirken, yurtdışından alacağımız malla ise pahalanacak. Enflasyon kesinlikle aratacak. Bütün makro dengeleri etkileyecek" diye konuştu.
Moody's ve Fitch
S&P ile birlikte üç önemli derecelendirme kuruluşu arasında bulunan Moody's ve Fitch'in de Türkiye'nin not görümünü düşürmek üzere inceleme aldıklarını açıklamıştı.
Yılmaz, bu iki kuruluşun kararını ise şöyle değerlendirdi: "Bu koşullarda çok komik olur Moody's ve Fitch'in 'Türkiye hala yatırım yapılabilir bir ülke' açıklaması yapması. O zaman müşterileri ve yatırımcılarının ona olan güveni biter. Türkiye ile anlaşması olan kredi kuruluşları hep doğruları söylemez. Moody's ile Türkiye'nin anlaşması var. Rahatlıkla 'işler kötüye gidiyor' diyemez. Ama artık Türkiye'de çok görünen bir durum var. Türkiye'de yaşananları hafif ekonomik bozulma olarak göremeyiz."
(öç)