Kadınların dünyasında DAİŞ: Ölüm, ayrılık ve bilinmezlik!
ERDOĞAN ALTAN
MINBIC (DİHA) - Minbic Askeri Meclisi tarafından kurtarılıp güvenli bölgeye tahliye edilmeleri ile DAİŞ tarafından büründükleri karanlıktan aydınlığa çıkan kadınlar, dilleri ve inançları farklı olsa da çetelerin dünyalarında yarattığı ölüm, ayrılık ve bilinmezlikte ortaklaşıyor yaşadıkları.
Minbic Askeri Meclisi tarafından 1 Haziran'da başlatılan ve "Şehit Komutan Faysal Ebû Leyla Hamlesi" adıyla sürdürülen "Minbic'i kurtarma ve özgürleştirme" hamlesi 63'üncü gününde. Meclis savaşçılarının Demokratik Suriye Güçleri (QSD) desteği ile sürdürdüğü hamle çerçevesinde, çetelerin bulunduğu yerlere nokta operasyonları yapılarak, sivil halk da kurtarılmış alanlara tahliye ediliyor. El Neimî Mahallesi'nde kurtarılan binlerce kişi, sevin gözyaşları dökerken, kadınların ise üzerlerindeki çarşafları yakarak özgürlüğe koştuğu anlar DAİŞ vahşetini özetleyen fotoğraf oldu.
Minbic'te 3 yıldır DAİŞ işgali ve zulmü altında yaşayan Kürt, Arap ve Türkmen kadınlar, yaşanan ortak acının da birincil mağduru. Dinleri ve dilleri farklı olsa da acıları aynı olan Minbicli kadınlar, DAİŞ çetelerinin dünyalarında yarattığı ölüm, ayrılık ve bilinmezlikte ortaklaşıyor. Çarşafların altında yasak ve korku dolu bir yaşama mahkûm olan kadınlar, kaçırılan eş ve çocuklarının ölümüne tanıklık ederken, geriye dönmeyenlerin bilinmezliğini yaşıyorlar.
Kadınlara kafes cezası
Kurtarılıp özgür alanlara ulaştığı gibi çarşafını yakan Türkmen Dune Weyso (58), çetelerin saldırısından önce Arap, Türkmen, Kürt, Çerkez hep birlikte huzur içinde yaşadıklarını belirtti. DAİŞ'in Müslümanlığını zorla anlatıp öğretmeye çalıştığını ifade eden Dune Weyso, kadınların maruz kaldıklarını şöyle aktardı: "Yüzleri, elleri azıcık açık olan kadınlara ceza olarak kent meydanında 'kafes' cezası veriliyordu. Bunlar ne İslam'dan, ne dinden hiç bir şeyden anlamaz. Bunlar insan değil. Bize sürekli baskı yapıyorlardı. Evlerimize gelip isteklerini yapmaya çalışıyorlardı. Karşı çıkana da işkence yapıyorlardı. Şimdi bir kızım ve iki oğlum onların elinde. Onlara ne yaptıklarını bilmiyorum. Herkesin önünde zulüm yapan, çocuklarımın başına neler getirmez ki?"
İki çocuğu hala DAİŞ' in esareti altında olan ve eşi ile birlikte kurtarılan Dune Weyso, kendilerini kurtaran Minbic Askeri Meclisi savaşçılarına teşekkür ederek ve savaşçıların çocuklarını kurtaracağına olan umutla sözlerini sonlandırdı.
'Özgürlük savaşçılarına güveniyorum'
2 ve 3 yaşlarındaki 2 çocuğu ile özgür alana tahliye edilen Kürt Suyane Hemûdê de, çarşaf zorunluluğunun yanı sıra yaşadıkları hakaret ve zulmün kelimelere sığmadığını söyledi. DAİŞ çetelerinin evlerine gelerek, basit gerekçelerle eşine defalarca işkence yaptığını dile getiren Suyane, "Çeteler, en son bir ay önce eşimi tamamen alıkoydular. Bir daha da bırakmadılar. Tüm ısrarlarıma rağmen ona ne yaptıklarını bana söylemediler. Sadece hala yaşadığını aktardılar. Ama bu sözleri bana yetmedi. Yetemez. Çok endişeliyim. Onlar bizden her şeyimizi aldı. Allah bu acıyı kimseye yaşatmasın. Zulüm bu. Ben şimdi bu iki bebeğimle birlikte, eşimin yolunu gözlüyorum. Özgürlük savaşçılarına güveniyorum. Bizi nasıl kurtardılarsa, onları da kurtaracaklar. Eşimi ve oradaki tüm insanları özgürlüklerine kavuşturacaklar, biliyorum" şeklinde konuştu.
'Halk kurtulmak istiyor'
Eşi iki yıldır DAİŞ tarafından esir alınan Arap Zahide Heso'nun 10 yaşındaki kızı da çetelerin döşediği mayına basarak yaşamını yitirdi. Heso, kızının acısı ile yaşadıklarını şöyle anlattı: "DAİŞ şehrimize ilk geldiğinde İslamiyeti getireceklerini söylediler. Camiye gitmeyi zorunlu kıldılar. Benim evime çok geldiler. Her geldiklerinde bir şeyleri bahane edip, işkence ve zulüm yapıyorlardı. Bize sürekli dini anlatıyorlardı. Zaten Müslüman idik ve dinimizi zaten biliyorduk. Ama onlar sanki biz dinimizi tanımıyormuşuz, bilmiyormuşuz gibi davranıyorlardı. Bir sürü yasak ilan ettiler. En çoğu da biz kadınlar içindi. Bizi kara çarşafa soktular. İnanın bize söyledikleri hiç bir şeyin dinimizle alakası yoktu. Buna inanın. Eşim yaklaşık 2 buçuk yıldır DAİŞ tarafından esir alınmış durumda. Gözlerimizin önünde işkenceyle alıp götürdüklerinde küçük oğlumun gözlerindeki korkuyu ve yüzündeki ifadeyi unutamıyorum. Savaş başladığında çemberde kaldık. QSD güçleri bizi çıkarmaya çalıştı ama DAİŞ izin vermedi. 10 yaşındaki kızım DAİŞ’in döşediği mayınlara bastı. Gözümün önünde can verdi. Bir anne için daha acı ne olabilir? Bu işkencecilerin Allah belasını versin. Halk DAİŞ’in olduğu mekanlarda çemberde kalmış durumda. Kurtulmak istiyorlar ama çıkamıyorlar. Ne aş var, ne de su. DAİŞ kendi fırınlarında, kendileri için ekmek çıkarıyordu. Ancak ekmekler ellerinde kaldığında ve bayatladığında halka çok pahalıya satıyordu. Onun dışında hiç bir imkan yoktu."
3 çocuğu esir
DAİŞ zulmünden kaçarak savaşçılara sığınan Minbiçli kadın Fatima, hemen hemen her kadının ya eşinden yada çocuğundan koparıldığını dile getirdi. Erkeklerin çeteler tarafından zorla alıkonulması nedeniyle birçok kadının tek başına kalmak zorunda olduğunu vurgulayan Fatima, "Birçok kadın evde tek başına kalıyor. Bunun yanında kadınların dışarı çıkması, çalışması yasak. Evin içinde bile çarşaf giyilmesi zorunlu. Giymek istemeyenlere aklın alamayacağı ağır cezalar veriliyor. Benim Vadie, Xelil ve Ahmet isminde 3 çocuğumu kaçırdılar. Hala onların elinde. Çok acı çektik. Şu anda ne söylesem az olur" şeklinde yaşadıklarını özetledi.
(mç/pu)