Ekolojistler: Kayyıma karşı her direniş aynı zamanda doğa için
İZMİR (DİHA) - Ekolojistler, AKP'nin iktidarda kaldığı süre boyunca yerel yönetimler konusunda ekolojik talan projelerini hatırlatarak, 28 belediyeye atanan kayyıma karşı mücadelenin aynı zamanda doğa için yapılmış olacağını söyledi.
İçişleri Bakanlığı'nın 2'si il, 24'ü ilçe ve 2'si belde olmak üzere 28 belediyeye kayyım atamasının 24'ü DBP'li bu belediyelere 11 Eylül günü polisler eşliğinde baskın düzenlenerek, yönetimlerine el konulmasına dönük tepkiler sürüyor. Halk iradesine dönük bu saldırıya bir tepki de ekolojistlerden geldi. Ekolojistler, iktidarda bulunduğu süre boyunca yerel yönetimler konusunda doğal ve kültürel yaşama yönelik talan projelerini gündeme getiren AKP iktidarının atadığı kayyımları değerlendirdi.
Yerel yönetimlerin ve belediyelerin ekolojik yaşam modellerinin hayata geçirilmesi konusunda aktif bir rol oynadığını dile getiren Ekolojist Sergen Sucu, halk iradesiyle ortaya konan yerel mekanizmaların Kürdistan'da bastırılmaya çalışıldığını ifade etti.
Sucu, "Bizler Kürdistan'da irademizi ortaya koyup yerel yönetimleri oluştururken ekolojik, cinsiyet özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik tartışmacı ve uzlaşmacı bir sistematiğe oturttuk. Halk ve yerel yönetimler birlikte hareket edip, birlikte orman yangınlarına, sermayeye, asimilasyona, kültürel ve ekolojik kıyıma karşı mücadele etti. Yani halk ve yerel yönetimler birlikte yaşam iradesi koydular. Bu Kürt halkının siyasallaşması sonucu olan bir iradedir. Devlet halkın siyasallaşmasına karşı bugün kayyım atamaları gerçekleştiriyor" dedi.
'Kayyıma karşı her direniş doğa için yapılmış olacak'
Halk iradesi sonucu oluşturulan tek yerel idare olan belediyelere, hükümet tarafından atanan kayyımların yer almasının yerelin tamamen hiçleştirilerek merkezileştirilmesinin hedeflendiğini söyleyen Sucu, bunun sonucunun ise çok sancılı ve sıkıntılı olacağını söyledi.
Sucu, yerelin düşünce ve fikri önemsenmeden kayyımlarla ekolojik talanı öne çıkaran yıkıcı kararlar alınabilineceğini de belirterek, AKP'nin yerel yönetim pratiklerini hatırlattı. Sucu, "AKP hükümetinin bizim yerel yönetimlerimize rağmen halkımızın iradesine rağmen yaptığı pratikler ortada. HES yapılmadık, dere kıyılmadık, evinden yerinden yurdundan edilmedik canlı bırakmadı. Yerel yönetimden anladığı tek şey yol ve köprü yapmak olan AKP halkların kültürleri arasındaki köprüleri kırarak faşist yönelimini gerçekleştiriyor. Kayyumlarla da asimilasyonu hedefleyip savaş sermayesine ve enerji sermayesine yarayacak projelerle halk yoksullaştırılıp tekleştirilmek hedefleniyor. Bu süreçte kayyumlara karsı yapılacak her direniş doğa için kültür dil ve cinsiyet özgürlüğü için yapılmış olunacaktır" diye konuştu.
'Doğa talanının önüne geçmek için de karşı gelmek gerekiyor'
Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) Yöneticisi ve aynı zamanda gazeteci Özer Akdemir ise KHK'deki 80'inci maddeye dikkat çekerek, durumu bir anlamda 'devletin doğaya el koyması' olarak değerlendirdi.
Halkın iradesini gasp eden kayyım zihniyetine ve doğa talanına karşı direnmek gerektiğini söyleyen Akdemir, "Bunun nasıl olacağını aslında darbe girişiminin hemen ardından gündeme getirilen ve KHK ile çıkarılan 80. Madde'de gördük. Diğer yasal düzenlemeler ve uygulamalar bir yana 80. Madde'yi 'Devletin doğaya el koyması', 'Kayyım ataması' olarak yorumlayabiliriz. Bu yasal düzenleme ile yargı tamamen devreden çıkarılırken, kendilerince 'stratejik' olan tüm yatırımların önü ise alabildiğine açılacak. Bunu doğa talanının alabildiğince yoğunlaşması ve çevre katliamının katlanması olarak yorumlayabiliriz. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olan AKP, bu son düzenleme ile darbeyi doğa sömürüsü için de fırsata çevirmiş, 80. Madde ile doğaya kayyım atayarak sermayeye ve yandaşlarına dikensiz bir gül bahçesi için zemini alabildiğine düzeltmiştir. Halkın iradesini gasp eden kayyım zihniyetine, doğa talanının önüne geçmek için de karşı gelmek gerekiyor" dedi.
(cb/öç)