DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Silahlanma çağrıları örgütlü mücadele ile karşı konur

 
27 Ekim
09:01 2016

HATAY (DİHA) - Kamuoyunda "Saray'ın Ordusu" olarak bilinen Osmanlı Ocakları'nın yaptığı silahlanma çağrılarına ilişkin tereddütlerini dile getiren inanç ve azınlık çevreleri, birlikte mücadele çağrısında bulundu.

AKP ve Saray tarafından kurulan Osmanlı Ocakları’nın son günlerde yaptığı silahlanma çağrıları birçok inanç ve azınlık çevresini tedirgin etti. Sosyal medya üzerinden "Ak Silahlanma" ve "Ak Milisler" isimli hesaplar üzerinden silahlanmanın alt yapısı hazırlanırken, toplumun farklı kesimlerinden tepkiye neden oldu.

'Asker polis yetersiz mi?'

İmam Ali İnanç ve Kültür Derneği İmam Hüseyin Mescidi kurucularından ve Arap Alevi inanç önderlerinden İbrahim Kanadlı, siyasiler ve medyanın dilinin üzücü olduğunu belirterek, yapılan çağrıların endişe verici olduğunu söyledi. Yapılan çağrıya neden ihtiyaç duyulduğunu anlamakta zorluk çektiklerini dile getiren Kanadlı, "Devletin polisi, istihbaratı ve ordusu yetersiz midir ki böyle bir çağrıya karşı hükümet kanadı destek vermektedir" diye konuştu. Mezhepçi ve etnik söylemlerin iyice ayyuka çıktığının altını çizen Kanadlı, televizyon programlarında farklı inanç ve etnik kimliklere karşı algı operasyonları yapıldığını ifade etti.

'Halk eli kolu bağlı beklememeli'

Tarihte yaşanmış mezhep ve etnisiteye dayalı savaşları hatırlatan Kanadlı, bunları tekrar denemenin kimseye fayda sağlamayacağını vurguladı. Yapılan çağrıların halkların arasına dinamit yerleştirme girişimi olduğunu aktaran Kanadlı, halkın eli kolu bağlı olmaması gerektiğini söyledi. Demokratik tepkinin ortaya konulması için çağrıda bulunan Kanadlı, gidişatın birlikte harekete edilmesiyle engellenebileceğini belirtti.

'İç savaş hazırlığı yapılıyor'

Çağrılardan kaygı duyan Hıristiyan cemaati mensubu Suphi Zarif, silahlanma amacına anlam veremediğini söyledi. Osmanlı Devleti döneminde hakim sınıf olan Müslüman tebaanın silahlı gezdiğini hatırlatan Zarif, Alevi, Hıristiyan ve diğer inançtan olanların ise silahlı gezmelerinin suç olduğunu kaydetti. "Kime karşı silahlanma ya da kime karşı kullanılacak bu silahlar" diye soran Zarif, soykırım ve katliam örneklerini verdi: "6-7 Eylül olayları bir tasfiye hareketi idi. Ve bu tasfiye gerçekleştirildi. Şimdi ise tasfiye edilecek bir Hıristiyan azınlık kalmadığına göre farklı etnik ve dini grupların tasfiyesini mi düşünüyorlar? Eğer bunu düşünüyorlarsa çok yazık olur Türkiye'ye," Yaşananları iç savaş hazırlığı olarak yorumlayan Zarif, 1935 Almanya’sında da Es es'lerin olduğunu hatırlattı. Toplumsal muhalefetin dağınıklığına da işaret eden Zarif, CHP ve HDP'nin mevcut durumda iktidara alternatif oluşturabilecek bir pozisyonlarının olmadığını dile getirirken, yaşanılanlara karşı sol, sosyalist ve muhalif vicdanlı tüm kesimlerin enternasyonal, halkların kardeşliği çerçevesinde bir mücadele ile örgütlenmesi gerektiğini ve demokrasi mücadelesini yükseltmesinin önemli olduğunu anımsattı.

'Çıkış yolu örgütlü mücadele'

Vakıflı Köyü Ermeni Cemaati Başkanı Cem Çapar da, 21. Yüzyıl Türkiye'sinde bu tür açıklamaların olmaması gerektiğini sözlerine ekleyerek şunları söyledi: "Bunun aksine insanların birbirlerini daha fazla tanımaya ve sorunları diyalog ile çözmeye yönelmesi gerekir. İnsanlar birbirlerini ne kadar tanır ve ne kadar biraraya gelirse bu kesimleri o şekilde boşa çıkarabilir."

Alevi Kültür Derneği Defne Şube Başkanı Sait Altun ise, başta Aleviler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinin tehdit altında olduğunu vurgulayarak, çıkış yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini ifade etti.

(akl/sd)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR